bafra tarih
Bir Diğer Kaynağa Göre ise ;Bafra'nın tarihi M.Ö. 5000 yıllarına kadar uzanmaktadır. İkiztepe ören yerinde yapılan araştırmalarda Kalkolitik Döneme (M.Ö. 5000-4000) ait yerleşmelerin izine rastlanmıştır. İkiztepe ören yerinde İ.Ö. 4000 yıllarından İ.Ö. 1700 yıllarına kadar 2300 yıl boyunca sürekli yerleşim yapıldığı anlaşılmıştır. Burada Eski Tunç Çağı (M.Ö. 3000-2000) ve Erken Hitit (M.Ö. 1900-1800) dönemi kültürlerinin izlerinin taşıyan çok sayıda eser ve kalıntı bulunmuştur. M.Ö. 670 yıllarında Paflogonların'da Kızılırmak vadisinde yaşadıkları bilinmektedir. M.Ö. 6. yy'da Lidyalıların eline geçen bölgeyi M.Ö. 546 da Persler istila etmiştir. İkiztepede Helenistik döneme (M.Ö. 330-30) ait bir anıt mezarda bulunmaktadır. Bu bölge M.Ö. 47'de önce Roma, sonrada Bizans egemenliğine girmiştir. 1071 Malazgirt savaşından sonra Selçukluların eline geçen Bafra'ya 1214 yılında Anadolu Selçuklu Hükümdarı İzzettin Keykuvas Türkmen aşiretlerini yerleştirmiştir. 1243'de başlayan Moğol istilaları Selçuklu İmparatorluğunun yıkılması ve Türk beyliklerinin kurulmaya başlamasına neden olmuştur. İşte bu dönemde bölgede küçük bir Selçuklu beyliği olan Bafra Beyliği kurulmuştur. 1460'da ise Bafra Osmanlı hakimiyetine girmiştir. Bafra adının; Kızılırmağın denize açıldığı yerde (M.Ö. 521 yıllarında Fenikeliler zamanında) ticaret gemilerini yanaştığı koylara kurulan, ticaret evlerine, Bafira denilmesinden geldiği sanılmaktadır. Bafra İlçesi Osmanlı İmparatorluğu devrinde Trabzon iline bağlı Canik Sancağına ait bir yerdi. Hangi tarihte kaza merkezi olduğu kesin olarak bilinmemektedir. Salname kayıtların göre 1854 yılı sonlarında kaza merkezi olduğu anlaşılmaktadır. İmparatorluk zamanında 1876 harbinden sonra Kırım'dan Bafra'ya çok sayıda Türk gelmiştir. Daha sonraları çıkan Balkan ve I. Dünya savaşları Türk halkının azalıp, fakirleşmesinin, azınlık olmalarına rağmen Rum ve Ermenilerin iktisadi hayatı ellerine geçirip zenginleşmelerini sağlamıştır. Bundan dolayı cesaretlenerek Rum- Pontus imparatorluğunu kurma hevesine kapılan Ermeni ve Rumlar mavri mira cemiyetini kurmuşlardır. Fakat 1919'da Milli Mücadelenin başlamasıyla bu amaçları gerçekleşmemiş, daha sonra Batı Trakya'daki Türklerle değiştirilmişlerdir.
Belediyenin kuruluşu
Bafra Belediyesi Ülkemizin ilk Belediyelerinden biridir(1868).Devlet Arşivlerinde bulunan Osmanlıca Belediye Meclis Defterleri ve kayıtlarında;1868 Yılında Bafra Kazasında Belediye Teşkilatının kurulduğu anlaşılmaktadır.Bafra Belediyesinin ilk bilinen Belediye Başkanı Osman Efendi'dir.1871 - 1876 Yılları arasındaki karar defterlerinde "Şehir Emini" olarak imzası yer almaktadır...
1. Bafra'nın Kilik köyünden çete relsl "İstavrl" (Bu kan dökücünün yaptığı olaylar sayılamayacak kadar çoktur)
2.Samsun'un Taflan Köyünden çete relsl" Lefter"
10. Bafra'nınYaylaköyünden"Kel Sava''
Bu çeteler yanlarında 100'e yakın silâhlı adamlarıyla dolaşırlar, köyleri basıp yağma ederlerdi. Bu olaylardan olarak Güneyköy baskınında 13 kişiyi, Beylerce Köyü Baskınında 11 kişiyi çocuk, kadın, erkek demeden öldürmüşlerdi. Katledilen arasında bir yaşında bebekler, seksen yaşında intiyar kadın ve erkekler de vardı. (Şehitler listesi yazı sonuna eklenmiştir.) Samsun-Duayeri mevkiinde Hoşri çetesinin kurduğu tuzağa düşen Koruluk köylülerinden 20 kişi de, yine aynı şekilde, 7 Ekim 1921'de öldürülmüşlerdi. Gebi köyünden olup, yolları kesilerek öldürülenlerin cesetleri de, dehşet yaratmak için kağnı arabalarıyla Samsun'a gönderilmişti. (Şehitler listesi yazı sonuna eklenmiştir.) Dağlarda şikayette bulunan Rum çeteleri bazen ihtiyaçları için Samsun'daki Rum evlerine inerek barınırlardı. Samsun Polis Müdüriyeti’ne intikal eden bir ihbardan Eski Mezarlık Mahallesi'nde Yorgi eşi Evgenya'ya ait eve böyle kişilerin geldiği anlaşılmıştı. Ev sarılıp eşkıyalar ölü olarak ele geçirildiği gibi, yapılan aramada şu propaganda kâğıdı bulunmuştu: "Bizim çocuklar silâhlarınızı kuşanınız. Hepinizin gözlerinde sevinç parladığını görüyorum. Yaşınız ilerledikçe gökteki kesif renge bürünmüş bulutlar, bir süratli akışla etrafa dağılıyor. Durmayıp silâhlanınız. Sevgili ecdadımızın kıymetli bir yadigâri olarak bıraktığı bu mukaddes toprağın pek geniş ve hür bir sema altında bulunduğunu görmek ne vakit nasip olacaktır? Hemen sürat ve şevkle silaha sarılınız. Sarılınız ki, ölmüş rüyalarınıza hayat ve hakikat nuru yağsın."
Samsun'un Kavak nahiyesinde ise, Kara İlya adlı bir Rum eşkıyasının ve çetesinin, Yürmenli Köyü'nden Hurşid adlı bir Türk'ü şehit etmeleri yörede büyük etki yapmış, O'nun adına söylenen ağıtlar zamanımıza kadar gelmiştir. 1920 yılı sonuna kadar Rum şekaveti sebebiyle Samsun içinde 7 katil, 1 yaralama kaza dahilinde ise 51 katil olayı meydana gelmiştir. Muhtelif köylerde de 500 hane yakılmıştır. Haziran 1922'ye kadar ise, Samsun ve havalisinde halktan 3'ü çocuk olmak üzere 14 kişi, 1'i başçavuş yardımcısı olmak üzere 6 asker Rumlar tarafından şehid edilmişlerdir. Halktan 4 kişi askerden 13 kişi olmak üzere, 17 kişi de yaralanmıştı. Haziran 1922'ye kadar Kavak ve köylerinde ise Rum çeteler tarafından 830 baş hayvan, 307 koyun gaspedilmiş, halktan 8 askerden 1 kişi olmak üzere 9 katil, yine askerden 2, halktan 1 kişi olmak üzere 3 yaralama olayı meydana geliş, 1 samanlık da yakılmıştır. Köylere yapılan baskınlar ve değirmenlere yapılan tecavüzlerde ise tespit edilemiyen miktarda zahire gasbedilmiştir. Canik Sancağı ve Amasya Sancağı'ın sınırında bulunan, Merzifon'un kuyezindeki Tavşan Dağı da Rum eşkiyalarının yatağıydı. Buradan zaman zaman Kavak, Bafra, Alaçam ve Lâdik, Vezirköprü, Havza Merzifon taraflarına tecavüz ediyorladı. Bu mıntıkadaki Rum çeteleri de şunlardı: Merzifon'un Osmanoğlu Köyü'nden Lazar, Beyan Köyü'nden Yarküloğlu Nikola, Hacıbeli Mahallesi'nden Aris, Gelinsesi Köyü'nden Taşoğlu Mihail çeteleri...
Bu çetelerin sebep oldukları hadiselerden olarak şunlar zikredilebilir: Pekmezci Köyü baskını (Merzifon): 13 Kasım 1918 günü çetebaşı Kosti, Vangil, Büyük Hampular ve Küçük Hampular idaresindeki 20 kişilik Rum çetesi Pekmezci Köyü'nü kuşatarak soyguna başlamışlardı. Köyün zenginleri olarak bilinen Molla Halil oğlu Osman dövüIerek ve bıçakla işkence edilmek suretiyle bütün varlığı gasbedilmiştir. Baskını haber alan Topaloğlu Ömer Ağa kaçmışsa da, oğlu Mahmud eşkiyanın eline düşmüş ve bütün zenginlikleri gasbedilmiştir. Çakal Mezrası baskını (Merzifon): 23 Kasım 1918'de çetebaşı İstil ve 20 kişilik çetesi adı geçen köyü basıp, dayak ve işkenceyle gasbda bulunmuştur. Köyü soyup 13 adet kırmızı altın ve 1702 liralık ev eşyası, mal ve hayvanat ele geçirerek uzaklaşmışlardı. Ortaklar Köyü katliamı (Vezirköprü): 2 Ekim 1921'de 900 kişilik büyük bir Rum eşkiya grubu Ortaklar Köyü'nü kuşatarak yakaladıkları kadın, çocuk ve erkekleri kurşun ve süngüden geçirmiştir. Bu katliamda 14 kadın, 12 erkek şehid olup 5 erkek, 3 kadın ağır yaralanmıştı. Soygundan sonra 150 hanelik köy yakılmış, ambarlardaki 3550 ölçeklik zahire yanarak yok olmuştur. Bu baskında 59 baş çiftlik hayvanatıda gasbedilmişti. Esenbey Köyü baskını (Vezirköprü): 2 Ekim 1921 tarihinde aynı eşkiya grubu, bu 40 hanelik köyü de basarak ele geçirdiği 11 kişinin 8'ini öldürmüş, 3'ünüde ağır yaralamıştı. Esenbey Köyü küçük olmakla beraber zengin bir yerleşim yeriydi. Yakılan binalar, zahire, gasbedilen mal ve hayvanatın maddi kıymeti 1 670 000 kuruş olarak hesaplanıştır. Küpecik Köyü baskını (Ladik): 31 Ağustos 1921 günü 80 kadar silahlı, 100 kadar da kadın ve erkek silahsız Rum eşkiyasından oluşan çete, Küpecik Köyü'nü basmıştır. silahsız olan Rum'lar evleri ve samanlıkları ateşe verirken, yangından dışarı çıkanlar da kurşunlanmıştı; 5'i erkek. 1'i kadın olmak üzere 6 kişi yanarak can verirken 7 erkek, 3 kadın da kurşunlanarak öldürülmüştü. ayrıca 2 erkek ağır yaralanmış, 2 kadın da dağa kaldırılmıştır. 150 hanelik Küpecik Köyü'nden ancak 5 hane ve 10 samanlık kurtulabilmiştir. Toplam 213 bina ve 21 920 ölçek zahire yanmış, 159 baş çiftlik hayvanatı gasbedilmiştir. Bu maddi zayiat da, 4 730.000 kuruş olarak hesaplanmıştır. Ayrıca hava değişimi için memleketlerine gitmekte olan 7 nefer de, Mahmutlu Köyü civarında 29 Mayıs 1919'da yine bu çeteler tarafından pusuya düşürülmüşlerdir. "Sığır çobanı" lâkabıyla tanınan Rum çetebaşı Konstansin oğlu Dimit ve 30 kadar eşkiyanın saldırısına uğrıyan bu askerler, orada katledilmişlerdir.
(*) Hazırlayan Notu
Dr. Yılmaz KURT'un TBMM'nin Kültür yayınlarından "PONTUS MESELESİ"
Dr. Nuri YAZICI'nın "Milli Mücüdelede (Canik Sancağında)Pontuscu Faaliyetler" Kitaplarından Derleme Yapılmıştır.
SAMSUN ve BAFRA OLAYLARI
SAMSUN OLAYLARI :
1)Mutarekeden sonra Samsun karışıktır.Huzur rahat yoktur.Asayişsizlik vardır.Bazı nizami askerlerle sayıları pek az jandarmalar köylerde soygunculuk yapıyorlar.dağbaşı oluyorlar,bu suretle karışıklığı arttırıyorlardı.Rum çeteleri ise soygunculuğa,Türkleri öldürmeye hız veriyor,yapıyorlar,ortalığa dehşet saçıyorlardı.
2)İngilizlerin Samsuna asker çıkarmaları,emrindeki İlyas köyü kışlalarına yerleşmeleri rum köylerini ve kasaba rumlarını şımarmış,propagandalar başlamış,Samsun havalisini cehenneme döndürmüştü.Bir köyden diğer bir köye gitmek adeta imkansız olmuştur.Samsun hükümeti İngilizlerin müdahelesi yüzünden çetelere bir şey yapamıyordu.
3)1914 senesinde Rusyanın ısrarı üzerine Doğu anadoluya gelen bitaraf ecnebi müfettişi:Doğu anadolunun tıpkı balkanlar gibi türklerin elinden çıkmak üzere olduğunu söylemişti.Bu sözden beş sene sonraki durum ise daha acıklı idi.Batumda Pontus hükümeti kurulmuş,Samsun ve İstanbulda teşkilata daha başlamıştı.
4)Alay kumandanı Ferit B.Koca dağ ve gebi yolllarını iki jandarma çevirtiyor,kasabadan köylerine dönen rumlarının eşyalarını yanlarında alıkoyveriyor ve akşam üzeri bunları salıverirken mukabele görecekleri ihtar ediliyor.Nasihat ediliyor.Fakat üç gün sonra Rum çeteleri Dereköy soygunculuğu yapıyorlar,İngilizleri soyuyorlardı.
5)Samsun-Bafra arası Rum çetelerinin elindeydi.Kuş bile uçurtmuyorlardı.yalnız posta muhafızlığı yapan jandarmalarının peşine takılarak Samsuna gitmek veya gelmek mümkün oluyordu.
BAFRA OLAYLARI :
1)Nebiyanın Rum çeteleri: Bafra-Samsun yolunu kesmişler geleni geceni soyuyorlar,dilediklerini öldürüyorlardı.Bafranın bahçelerine kadar sokulan çetelersilah sesleri ile kasaba halkını heyecan içinde bırakıyorlar ve bekçilerle savaşmaya başlıyorlardı.Askerlede nizam ve intizam kalmamış,jandarmalar uygunsuz harekette bulunmakta ve dağbaşı olmaktadır.
2)Fethi Olayı: Fethi aslen Rizelidir.Kendi ayarında Rizeli bir şahsı ,daha bir kaç kişiyi başına toplamış,parka gitmişler,rakı içmeye başlamışlar derken oralardan geçenlere tabanca bıçak çekmişler ve halkın heyecanına sebep olmuşlardır.Jandarma Salim çavuş Fethiyi yakalamış,kumandan İbrahim beye teslim yine o bağırmak,küfür savurmakta jandarmaya hakaret etmekte devam etmiş ve zorla susturulmuştur.
3)Sürmeneli Vak'ası: Bafra pazarı günü cinayetle mahküm olan Sürmeneli Mehmet efendi serbest kaldığını anlayınca han kahvesinin önüne rakı masalarını kurdurmuş,silahlarını bu masaya bırakmış ve arkadaşları ile içmeye başlamıştır.Bu sırada ahali bunları seyretmektedir.Onlar çakır keyif olunca sarkıntılığa koyuluyorlardı.Hatta iki jandarma onların yanından geçebilmek için yalvarmak zorunda kalırlar.Jandarma en azılısının yakasına sarılır ve hapse atar.Mehmet efendi zorla jandarmanın elınden bu azgın adamı almak ister,jandarmayı ölümle tehdir eder.Fakat jandarma kumandanı bunu yakalar ve cezasını verir.
4)Aktekke Toplantısı: Bafraya bir saat mesafede aktekke köyü vardır.Bir gece çetelerin burada toplanıp yiyip içmeye başladıkları haberi gelir.Zaten toplantı yeri yalnız Aktekke değildir.Daha bir çok yerleri vardır.Kumandan ve jandarma Hacimet kendilerine sonradan katılan Sürmeneli kaçak Mehmetle köyleri tarayarak giderken takip taburu ve bölük eskerleride bunlara katılmıştır.
5)Ayazma Kararları: Adı geçen heyet ayazmada wşu kararı vermiştir.1-Nebiyan çetelerine mütareke teklif edilsin.2-Sürmeneli Mehmet çetelerle görüşsün ve uzlaşma zeminini hazırlasın.Ayazma köylülerinin nebiyan çetelerine mütareke olsun teklifini çeteler samimi görmediler.Rum çete reisleri inanamayacaklarını açıkladır.Nasıl inanacaklarsa madde madde belirtmeleri beyan etmeleri bildirirldi.Sürmeneli Mehmetin Nebiyana gelmesi ve müzakerede bulunması istenildi.Sürmenelinin nebiyana gitmesi üzerine çetelerden sekiz on kişinin silahlı olduğu halde ayazmaya geldiler.Muhtarın odasında müzakereler oldu.Uzlaşıldı ve çeteler yerlerine gittiler.Mütareke yapıldı.Fakat bu mütareke bir fayda sağlayamadı.İtimatsızlığı kaldıramadı.Evvelki durum ne ise hiç değişmedi.
6)Kumandanın Tenhibi: Jandarma kumandanı etrafa şu tenhibi yapmıştır.Bafranın durumu tehlikelidir.Atik ve uyanık olun.Tek başınıza bir yere gitmeyin.Durumu islah edecek yine sizsiniz.Herkese jandarmaya inancını siz sağlayacaksınız.
7)Hacı Tevfikin koyunları: Bafralı Hacı (Tevfik)in koyunlarını talap edip sakar ineğe çıkan çetelerin karşısına sakar inekliler çıkmış ve koyunları ellerinden almışlar,çeteleri darma dağın etmişlerdir.
8)Söğütlü Olayı: Mustafa çavuş ile Molla Ahmet milli kahraman sayılabilirler.Molla Ahmet sanki hudut muhafızı idi.Köyüne bir çete sokmadığı gibi gece gündüz nöbet bekler ve bir vaka çıkmasına meydan vermezdi.Molla Ahmet çorağa bir çete evladı geçirmemiş ve sokmamıştır.Geçenler karsısında Mola Ahmeti görmüş ve ürpermiştir.
9)Muamlı ve Çocuk Boğan: Bir zamanlar burası önem kazandı.Rum çeteleri dağlık yerlerden çorağa inmeye mecbur kaldılar.Prensip olarak adama öldürmüyorlardı.Fakat soygunculuk ediyorlardı.Yalnız çocuk boğanda Alaçam'lı Azap Hüseyini öldürmüşlerdir.
10)Düz Köyü olayı: Çete korkusundan düz köylüler Bafraya inmiş, kaymakam, jandarma vasıtası ile köylerine çevirmişti.Jandarma Alaçamlı Hamdi diyor ki:Düz köyüne bir günde varabildik,yorgunduk.Kadınlar bizi çete yakacak diye ağlıyorlardı.Köye vardık,köyün eli silah tutanları istihkamlara girmişti.Ben uyumuştum.Gece yarısı silah sesleri işittim.Kızılırmak tarafına giden kadın,çoluk cocuk kafilesine bende katıldım.Beni kimse tanımıyordu.Panik yapmıştık.Öyle zamanlarda kimse kimseyi tanımıyordu.Düz köyünü çeteler ateşlemiş yakmışlardı.ateşlerin ziyası kızılırmağa kadar geliyordu.Kolay ahalisi kayıklarla hepimizi karşıya geçirmişti.duyduğuma göre çeteler ne var ne yoksa bu köyden almışlardır.Yanan köyün birde kozan mahallesi vardı.orayıda yakmışlar,bir kaç kişiyide öldürmüşlerdir.
ALINAN TEDBİR : Hükümet silahşörleri topladı.Alaçam-Bafra bölüğünden bazı jandarmalar aldı.Bu çeteleri kovalamaya gönderdi.Bu kovalamayı yapanlardan birisi İhsan beydi.İhsan bey bu kuvvetleri kısım kısım ayırmış,vazifelerini bildirmişti.Bu kuvvetler çetelerle çarpıştı.Çetelere mühim zaiiatlar vermişlerdir.
BAFRA'da ÖRFİ İDARE : Bafra bahçelerinde çeteler bir erkekle kadını parça parça ediyorlardı.Devriyeler vazifelerini iyi görmedikleri için çeteler kaçmaya muvaffak oluyorlardı.Kaymakam ahaliyi hükümet önüne topluyor ve:İdare-i örfiye ilan ediyorum.Çeteler evlerine hucuma hazırlanıyorlar.Gece herkes evinden dışarıya çıkmayacaktır.Kim çıkarsa hapsedilecek diyor.Bu sayede çeteler şehre giremiyorlar.
KAPU KAYA ve ASAR BOĞUŞMASI : Rum çetelerinin müdafa ettikleri hatlara kuvvetlerimiz bir gece hucumu yaptılar.Bir tabur nizamiye askeri arasından 15 yaralı,20 şehit verdik.Kapu kaya ve asarı Alaçam müdafa ediyordu.Buraları taarruzumuz üzerine rum çeteleri asar mağaralarına kaçmışlardır.Bedeşli Ali Mehmet Bin Müşkülatla mağaranın kapısına kadar sokulabildi.Ve rum çetelerinin hariçle olan münasebetlerini kestiği gibi hiç birinin mağaradan çıkmasına meydan bırakmadı.Mağaradan Ali'nin Mehmed'e atılan kurşunlar boşa gidiyordu.Çünkü mehmet iyi bir yer seçmişti.Uzayıp giden bu boğuşmaya son vermek için bir çare düşünüldü ve şu karara varıldı:
1-Mağaralar muhasara edilmeli.
2-Bir lağımla kayalar patlatılmalı,çeteleri mağradan çıkmaya mecbur edilmelidir.Bafranın eşrafı ile jandarma kumandanı lağım işlerinden anlayan Mithat Dayı isminde birini buldular ve lağım levazımını alrak Asar Kapı Kayaya geldiler.Alinin Mehmet çetelere mağaradan başlarını bile çıkartmıyordu.Yalnız ihtiyarsız hareket ettiği için İğdirliyi kaybettik..lağımcılar,taşçılar çalışmaya başladı.Birinde bizimkiler teslim olun diye beğırmaya başladı.Çeteler bu teklifi kahkahalarla karşıladılar.Bu kapıyı göçürecekmisiniz diye alay ettiler.Nöbetçilerin değiştirilmesi kararlaştırılmıştı.Bafranın oymak beyi Tirali oğlu Mehmet beye mağaralar teslim edildi.Alinin Mehmed ve diğer muhafızlar Kapı Kayaya istirahate çekilmişlersede geceleyin şiddetli silah sesleri üzerine istirahette olan piyadeler süvarilerle kapı kayaya hareket mecburiyeti hasıl olmuş,üzerlerine şiddetli ateşlere rağmen mevzilerini almışlardır.Birde ne görsünler mağaralar boşalmış ve çetelerden kimse kalmamıştır.Mağaraların muhafazasına memur edilen gençlerin yerlerini terk etmeleri belkide menfaat görmeleri buna sebep olmuştur.
BÜYÜK TAKİP :Görülen lüzum üzerine çeteleri takip için ahaliden eli silah tutanlara Yunan cephesinden getirtilen 20 bin kadar asker ehemmiyetli bir şekilde takibe koyulmuştu.Etraf tarandı.Bazı başarılar elde edildi.Fakat durum üzerinde bir tesir yapmadı.
VALİ HAMİD BEYİN KANAAT ve TOKADI : İyi ve kötü silahların ayrılması için jandarma Şükrü Tolin memur edilmişti.Her nasılsa bir tüfak patlamış,çıkan kurşun nufus memuru İshak Hafızın yüzünü sıyırarak geçmişti.Bundan korkan İzhak Hafız bizi jandarmalar vuruyor diye bağırmış ve ensesine Vali Hamit beyin tokatı yapışmış ve Hamit beydemiştir ki;Ne zamandayız,ne nufus dairesi kaldı ne hükümet.Kapatın daireleri bakayım.Bütün daireler kapandıiherkes hükümeti terk etti.Durum çok ciddi idi.
ENBAYLI CİNAYETİ : Samsunda şahitlik yaptıktan sonra köylerine dönen üç kişi Enbiyaliye geldiklerinde çetelerin tecavüzüne uğramış,ikisi şehit olmuş biriside şakağından ağır suretle yaralanmıştır.Ağır yaralının Aktekkelei olduğu anlaşılmıştır.
JANDARMA'nın MAAŞLARI : 669 kuruştu.Öyle vakitler olduki jandarmalar bu maaşlar bie verilmedi.Jandarmanın şeref ve haysiyeti bahis mevzuu oluyordu.Bir jandarma günün birinde kumandanın Samsuna gitmesi hakkındaki emrini ancak kumandandan sahsen 10 lira aldıktan sonra yerine getirmiştir.Harcayacak paraları olmadığından bahsile jandarmalar vazife görmeyeceklerini söylemekte idiler.
ODUN MESELESİ : Bafra bölük kumandanı Hüseyin beyin daveti üzerine Alaçam'dan jandarma Şükrü Tolin ve Hacımet bafraya giderler.Samsun mutasarrıfının odun ihtiyacını karşılamak için Engizden odun tedarik edilmesi hakkındaki emrini bunlara bildirir.Engizde bir bölük asker vardır ve geçit yerlerine bırakılmışlardır.Kumcasğız boştur.Ahali çete korkusundan uzak köylere kaçmıştır.Enziyade tehlikeli yer kumcasğzıdır.Şükrü ve hacimet engize giderler.Onlardan bir gün evvel kumandan Hilmi beybeş suvari ile buraya gelmiş jandarmaların çete tehlikesinden dağa giremedikleri ve giremeyeceklerini anlamış ve zaten köyde kimse kalmadığından odun yapacak insan bulunmaması hasabile odun tedarikini imkan haricinde görmüş ve keyfiyeti bafraya kaymakama ve kumandana bildirmiştir.Alaçam jandarmaları şöyle hareket ederler.Bayat oğlu Mehmet ağanın köyüne giderler.50-60 yaşlarında Mehmet ağayı ve yetmiş yaşındaki kardeşini görürler.Köyde yiyicek kıttır.Yalnız süt ve yoğurt bulunur.Mehmet ağa bu odunun buradan tedarikine imkan yoktur.Bir bölük asker daha olurda dağa girilirse o vakit mümkün olabilir,amma bu odunları kimler taşıyacak.Buda çok zor bir iştir der.jandarmalar meramın elınden bir şey kurtulmaz derler ve Mehmet ağayıda yanlarına alarak çetelerin yanına gitmeye katrar verirler.O sırada hükümet hayvan topluyordu.Buda mühim bir mesele idi.Çünkü türlü yorumlara yol açmıştı.Mehmet ağa bunda tehlike gördüğü için gitmedi fakat oğlu Hasan ağayı yanlarına vermeyi kabul etti. Jandarmalar, emir olmadığı halde hristiyan köylerine gideceğiz.Onlarla temas edeceğiz.Aksi netice ile karşılaşırsak şeref ve haysiyetimiz kalır mı?diye düşünüyorlardı.Fakat o köyde Abus efendi vardı.Tanıdıkları idi.Hükümet adamı idi.Nihayet engize vardılar.Engiz tepesi ve yolları hiç bir zaman hristiyan bekçisisz kalmazdı.jandarmalar bu bekçi,ler arasından geçtiler.Hiç birisinin sorusuna rastlamadan Abus efendiye ulaştılar.Keyfiyeti anlattılar.Abus efendi hazinedar zade Ahmet beyin koruluğundan tedarik mümkün dedi.Askerlerin arnavutlara dokunmaması sartı ile bu iş mümkün dedi.Öylece yapıldı.Hamam dağında çeteler yüzünden sevk edilmeyen odunlarda abus efendinin delaletile odun iskelesine indirildi.
xx. Yüzyılda Bafra
1.İlk Dönemler:
1- 1879 Salname kayıtlarına göre; o tarihlerde azınlığı teşkil eden gayri-müslimler bir hayli kalabalık sayılırdı. Ve iktisadi yönden de gelişmişlerdir. Diğer taraftan VI. Murat zamanında yasaklanan fakat; kontrolünün güç olması sebebiyle kaçak ve az da olsa yetiştirilen tütün, 19. yy.'m sonlarında iktisadi yönden önem kazanınca Bafra, yabancı etnik grupların göçüne maruz kaldı. Rum ve Ermeni tüccarlar türedi. Kafkas mücadelesi ve 1876 harplerinden sonra bölgeye Türk halkı yerleştirildi ise de durum değişmedi. Netice itibaıiyle Balkan harbi sırasında çevıenin bütün ekonomik ve iktisadi üstünlüğü Rumlara geçmiş basık unsuru oluşturmuşlardır. Müslüman halk manen ve madden ezmeye başladılar. Rumlar gayet planlı ediyorlardı. 1840 yılından itibaren Anadolu'nun Karadeniz havzasında eski Yunanlığm ihyasını hedef alan Pontus Rum Devleti idealini gerçekleştiımeyi tasarlıyordu. İlk zamanlarda yerli halka şirin görünmeye çalışan Rum tüccarlar, kazandıkları bütün paralan İstanbul'daki patrikhaneye gönderiyordu. Nüfus çoğunluğunu sağlayınca en büyük darbeyi vurmak için hızla silahlanmaya başladılar. Rum patrikhanesinde Mavri Mira isminde bir heyet teşekkül etmişti. Talimatı direk Yunan devlet başkam Venizelos'dan alıyordu. Ermeni patriği Zaven Efendi de çok geçmeden bu heyetin maşası olmuştu. Bafra ve. çevresindeki Rum Köyleri adeta bir silah deposu haline gelmişti. Kendilerine gerekli bütün direktifleri ise; Amasya, Samsun ve havalisi Rum metropoliti Yermanos veriyordu. Osmanlı Devleti'nin o zamanlarda içinde bulunduğu acıklı hal durumun vehametini daha da artırıyordu. Bir zamanlar üç kıtaya hükmeden şanlı imparatorluğun birçok sebeplerle geçirdiği maddi ve manevi depremin sarsıntıları t Bafra'daki yerli halkı da etkilemişti.
2-Kurtuluş Savaşı Dönemi
:Bafra'nın Milli Mücadele'de özel bir durumu vardır.... Bafra Milli
Mücadeleye katıldığı günlerde Rum Pontus çeteleriyle büyük bir savaş içindedir. "Bu çetelerin Bafra çevresi içinde öldürdükleri Türk nüfusunun sayısının 2500'ü aşması" durumunun kanlı ve korkunç olduğunu gösterir. Rum Pontus Çeteleri 1917-18'lere doğru kanlı faaliyetlerini her gün daha da arttırırlar. Çanşur köyünü yakar yüzlerce kişiyi öldürürler. Ateşkes antlaşmasından sonra hepten şımararak katliam ve yangınlarına devam ederler. Ulu önder Atatürk 1919-20 yıllarına ait genel faaliyetlerini:Nutuk'ta anlatmaktadır. Bu nutuk'ta geçen Pontus örgütlerinin kısımları şöyleydi: " 1 .bir takım elebaşılar yönetiminde silahlı ve savaşçı birlikler, 2 bunların beslenmesini sağlayan üretimci Pontus halkı 3.Yöönetim ve kolluk kurulları ile,kentlerden ve köylerden yiyecek sağlamakla görevli ulaştırma kollan" Atatürk'ün Samsun'a çıktığı günlerde Bafra ve köyleri bitmiş tükenmişti. Yorgunluk ve açlık içindedir. Türk halkı gücünün son damlasına da Rum Pontus Çetelerine karşı koymaya harcar. Rumlar ise zevk ve sefa içinde yaşarlar. Bafra'daki Rum evleri onların nasıl zevk içinde yaşadıklarım gösterir delilidir.Rum Pontus Çeteleri, Bafra'nın 30'dan fazla kötünü kısmen yada tamamen yakıp yıkarlar. İnönü'de, Sakarya'da, Dumlupınar'da Yunanlılarla savaşırken buralarda Rum Pontus çeteleriyle savaşılır.Bafra'da bu mücadeleyi önce "Cemiyeti Hayriyyei İslamiyye" sonrada "Bafra Müdafaa-i Hukuku Milliye Cemiyeti" yürütür. Kurtuluş Savaşı yıllarında Bafra'nın durumunu ve gerçekleşen olaylar şu alt başlıklar içinde inceleyebiliriz.
a)Rum Pontus Çetelerinin Bafra Çevresindeki ilk faaliyetleri:
Bafra coğrafi durumu ve Hristiyan nüfusunun çokluğu nedeniyle o günlerde en heyecanlı günleri yaşar. Yunanistan'dan papaz ve öğretmen kılığında gelen subaylar, buralarda yaşayan yerli Rumları, Pontus Devleti hayalleriyle kışkırtarak Türk milletinin başına belâlar açarlar. Bafra'nın Nebiyan tepesi çevresindeki Hristiyan köyleri adeta silah deposu yapılmış her taraftan gelen Pontus hayalcisi Rum çetelen buralarda toplanmıştır. Seferberliğin ilânından hemen sonra Türk ve müslüman olan herkese saldırmaya ve öldürmeye başlarlar. 1918'de korkunç boyutlara,katliamlara ulaştığı görülür.
b.Çağşur Köyü Yangını ve Katliamı :
Rum Pontus çetelerinin 1914 yılından beri yaptıkları yakma, yıkma ve toplu öldürmelerin en büyüğü 1917-18 yıllarındaki Çağruş köyü yangım ve katliamıdır.Köy bu olayda 400 nüfusunu kaybetmiştir.Köy gecenin birinde hiçbir şeyden haberi yokken abluka altına alınarak büyük ve küçük demeden halk bıçaktan geçirilmiştir ve yakılarak hazin olay gerçekleşmiştir.
c.Cemiyeti Hayriyyei İslâmiyye:
Rum Potusçu çetelerinin yaptıkları soygunlar, ölümler, soykırımlar ve ülkemizin düştüğü durum karşısında Bafra'da Türkler tarafından "Cemiyeti Hayriyyei İslâmiyye" adında bir dernek kurulmuştur
d.İngilizlerin Bafra'ya Kadar Gelmeleri :
İngilizlerin 14 Mart 1919'da Samsun'u işgal etmeleri, İngiliz ve Fransız üsteğmen Fevre komutasında 4000 kişilik bir kuvvet önemli yerlere el koymaları Bafra ve köylerine de gelerek Rum Pontus çetelerine yardımcı olurlar. Toplantılar düzenleyerek, bu çetelere moral verdikleri halâ anlatılmaktadır.
e.Atatürk'ün Samsun'da Olduğu Günler:
19 Mayıs 1919'da M. Kemal Paşanın Samsun'a ayak basması, Türk halkının yüzünü
güldürür ve moralini yükseltir. 20 Mayıs günü, Atatürk'le beraber gelenlerden birinin kıyafet değiştirerek, Bafra'ya ve Alaçam'a geldiği, incelemelerde bulunduğu, güvenilir kişilerle görüştüğü,milis kuvvetlerce korunduğu ve bunun gizli kalmasına özen gösterildiğini çeşitli kaynaklar vasıtasında biliyoruz.
f.Bafra'da Müdafaai Hukuku Milliye Cemiyeti:
Cemiyeti Hayriyyei İslamiyyei kulübünün yenilerek Müdafaa-i Hukuk-u Milli ye cemiyetine dönüştürüldüğünü görüyoruz. Bafra Müdafaai Hukuku Milliye cemiyetinin ilk kongresi o zamanın kız ilk okulu . şimdiki Gazi İlkokulunda yapılmıştır. Bafra N4üdafaai Hukuku Milliyesi o günlerde Bafra'da sorumluluğu üstlenmiş; halkı silahlandırmış eli silah tutan gençleri eğitip milis kuvveler temin etmiş Rum Pontusçu çetelerini takip ve imha amacıyla seyyar takip kollan oluşturmuş, Bafra sahillerinden düşman donanması tarafından yapılması ihtimali olan ihraç hareketine karşı Müdafa karakolları kurmak gibi bir çok çalışmaları başarı ile yürütmüştür.
g.Köylerden Bazı Olaylar ve Kahramanlıklar:
Bugün bile hala Söngütlü, Müstecep, Akgüney ve çevresindeki köylerden büyük kahramanlıklar yapan saygıyla anılmaktadır. Söngütlü Olayı, Müstecep Köyü olayları, Düzköy'ün yakılması, Kapıkaya ve Asar Çarpışmaları büyük olay ve kahramanlıklardan bazılarıdır.
h) Rum Pontusçu Çetelerin Temizlenmesi ve Çeteciliğin Sona Ermesi:
9 Aralık 1920'de "Merkez Ordusu" kurulur. Merkez Ordusu çok yönlü tedbir ve mücadelede Pontusçu Rum çetelerini kökünden kazıyıp temizleyecektir. Merkez ordusu yeter derecede kuvvetlendikten sonra 1922 yılının ilk günlerinden itibaren Pontus ayaklanmasının tamamen bastırılmış için düzenler alınmaya başlanmıştı. Nihayet, 6 Şubat 1923'te "Pontus Hülyası" mn ele başlan ve yardakçıları tamamen yok edilir. Merkez Ordusu, giriştiği bu bastırma harekatında "Pontus Sorumf'nu bir daha tekrar edilmemek üzere çözmek için, çeşitli kollarla, çeşitli yönlerden hareket etmek suretiyle; Fatsa. Ünye, Terme, Çarşamba, Samsun, Bafra, Vezirköprü, Havza, Ladik, Amasya, Niksar, kısmen de Trabzon bölgelerinde arama ve taramalar yaparak kesin sonucu oldu. Bu Rum çetelerinden başka, memleket içinde oluşturmak zorunda bırakılan erkeklerle, kıyı şehir ve kasabalannda bulunan Rum kadın ve çocuklan da 1923 yılı başlannda vapurlara bindirilerek Yunanistan'a sürgün edildi.
I) İşgal Yıllarında Bafra:
Yurdumuzu düşmanlar dört bir yandan işgal ettikleri vakit Rum ve Ermeniler her tarafta şımarıklık ve taşkınlık yaparken, buna karşı Türklerde kendi varlıklarını korumak için her tarafta illerde ilçelerde cemiyetler kurmaya başlamışlardı İşte Baframızda da Türk varlığını korumak için Cennetli Zade İbrahim Şemsettin Efendi başkanlığında Cemiyeti Ha~riyei İslamiye kuruldu. İzmir'in işgali üzerine 17 Mayıs İ9İ9'da İstanbul'da Anlaşma Devletleri çeteleriyle mücadele etmiştir. Yurdumuzun ve Baframızın düşmanlardan temizlenmesi ile hedefine ulaşmıştır.
3-Cumhuriyet Sonrası Dönem:
Bafra'nın milli savunmaya katkısı Cumhuriyet'in ilanından sonra da devam etmiştir. Mesela; Atatürk'ün 1924'te verdiği direktif ile o zamanlarda henüz yeni olan havacılık mesleğini Cumhuriyet Türkiyesine tanıtmak, Milli hava sanayiini kurmak ve hava kuvvetlerimize eleman yetiştirmek amacıyla kurulan Teyyare Cemiyetine ilçe; kendi adına bir uçak hediye etmiştir.
BAFRALILAR ADINA İSTANBUL'A ÇEKİLEN TELGRAF METNİ AYNEN ŞÖYLEDİR:
"BAFRA 18 Mayıs 1335 / 31 Mayıs 1919
Yüce Padişah Huzuruna
Şevketmaap Osmanlı memleketinin önemli bir parçasının teşkil eden o mübarek İzmir'imizin Yunanlı tarafından keder verici işgali haberinin Vilson prensiplerine ve mütareke hükümleri ile devletler hukuku genel hükümlerine aykırı bulmak itibari ile, İslamları kalplerinde doğurduğu teessürlerin tarifi kabul değildir. Bu sebeple her suretle savunmanın meşrulğu ve devletler hukukuna tecavüzün, açık olan usulsüz ve haksızlığa karşı men ve kaldırılmasını icap ettiren, yapılan müessif müdahale üzerine zatan/ Basü Ba delmevte/ kat'iyyen imanları olan mü'min ahalinin, kurtarılmasına müheyya olmaları hususunda iradeyi şahanelerine muuntazır bulundukları arz olunur.
Bafra İslam Ahali Adına Müftü Ahmet Ali
Ulemadan Ustazzade Hasan Fehmi
Belediye Reisi Dursun,
Ulemadan Kolaylızade Hafız Nuri
Çıplak Zade Hulusi"
İzmir'in Yunanlılar tarafından işgali, ilçedeki Rumların iyice şımartmış, küstahlaşmıştır. Türk ahalinin büyük mitinginden sonra adilik ve barbarlıklarını artırdılar. Çünkü, en çok korktukları şey, Türk'ün birlik ve beraberlik içinde olmasıydı. Biliyorlardı ki, Türk insanı birleşince tarihin her devrinde görüldüğü gibi yeniden kükrerdi. Bu azmin kırılması lazımdı. Bunun tek yolu da onlara göre Müslüman-Türk ahaliye baskı yapmak, yıldırmak, bezdirmekten geçerdi. Netice itibariyle Rumlar, mitingi de bahane ederek azgınlaştılar. Güvendikleri teşvikçi odak merkezi İstanbul Rum Patrikhanesindeki "MAVRİ MİRA" cemiyeti idi.
İstiklal savaşımızın önderi; :Karadeniz bölgesindeki çalışmaları sırasında bu konuyu tefarruatıyla tesbit etti. Ve Patrikhanenin haince çalışmalarıyla ilgili olarak 22 Ağustos 1919 tarihinde "GAYET MAHREM TUTULACAKTIR" mahreçli bir tamim yazıp, durumdan yetkilileri haberdar etti. Tamim, özet halinde ve fakat gayet açık-seçik şekilde sinsi gayretlerle dikkati çekiyordu. Söz konusu tamim metni şöyle idi:
"Gayet mahrem tutulacaktır.
Erzurum 22.8.1919
TAMİM
Pek mevsuk, elde edilen malumata göre Rum Patrikhanesinde Mavri Mira isminde bir heyet teşekkül etmiştir. Bunun Reisi Patrik vekili Dreteos, azaları; Atenegoras, Enez Metropolitik, Yunan Kaymakamı Giritli Katekhakis, Katelopulos, Dipasimas, Ayinpa, Polimitis,Siyari isimdeki zevattır. Heyet doğrudan Venizelos'tan talimat alıyordu, Rumların ve Yunan hükümetinin muaveneti naktiyesiyle pek azim bir sermayesi vardır. Vazifesi Osmanlı vilayetleri dahilinde çeteler teşkil ve idare eylemek, mitingler ve propagandalar yapmaktır. Yunan Salibiahmeri de bu Mavri Mira heyetine merbuttur. Vazifesi sureta muhacirlere bakmak gibi insani bir perde altında çete teşkilatı yapmak, tertibatı ihtilali ile izhar eylemektir. Bu suretle eczayi tıbbiye ve Levazımı sıhhıye namı altında silah, cephane ve teçhizat memaliki Osmaniye'yi ihlalidir. Hatta resmi muhacirin komisyonu da Mavri Mira heyetine tabidir.İstanbul Patrikhanesi ve Yunan Konsoloshanesi silah ve cephane deposu halini almıştır. Ve hatta kiliseler ibadet yerinden ziyade askeri ambarlar gibi kullanılmaktadır.
Rum mekteplerinin evvelce, bizim yapıp ta tam şimdi sırasıyken maalesef terkettiğimiz izci teşkilatları tamamen Mavri Mira heyeti tarafından idare olunmaktadır. İstanbul, Bursa, Bandırma , Kırk kilise, Tekirdağ ve mülhakatına izci teşkilatı itmam olunmuştur. İziler yalnız çocuklar değildir. 20 yaşını mütecaviz gençler de dahildir. Anadolu'da Samsun ve Trabzon ve cephane tevzi mahallidir. Müsait bir halde yelkenli Yunan sefinesi istasyon halinde cephane ve eslihayı hamilen mahallerde bulundurulacaktır. Ermeni hazırlığı da tamamen Rum hazırlığı gibidir.
Mustafa Kemal
O sıralarda Halkının tamamı Rum olan köyler şunlardır:
Büzmelek (Gümüşyaprak), Lengerli (Yarısı), Domuzyağı, Sürmeli, Evrenuşağı, Çırıklar, Kaydalapa (Sarıçevre), Peskeller (Yakıntaş), Aktekke, Bakırpınarı, Asmaçam, Kapıkaya, Asar, Selemelik, Eldavut, Ağcalan, Örencik, İkiztepe, Köstenuğaşı (YeniKöy), Balıklar, Hırsa Mengenler, Derbent, Ormanus, Karacageyik (Kösedik), Kuzualan, Lodoros (Osmanbeyli) , Terzili. Bu köylerde onları yöneten kişiler olduğu gibi, köyler arasında bağ kuran Rum çete başları da vardı. Bunların en önde gelenleri Bafra merkezi ve mıntıkasında sorumlu Antimos, Aktekke ve çevresindeki baskınları tertipleyen Andik ve Nikola Kızılırmağın doğu yakasındaki katliamların düzenleyicisi Çorakli İstavri, Ağaçalan ve çevresindeki yüksek köyleri baskın planlayıcısı Anastas ve Nebyan mıntıkasında görevli Andon idi. Adı geçen çete başları beraberinde toplandıkları çapulçu sürüsü ile, vatandaşlarımıza her türlü kötülüğü reva görüyorlardı.
Günümüzde dahi zihinlerinden silinmeyen olaylar yaratmışlardı. Bunlardan bir tanesini, o günleri bizzat yaşamış Kadir Ceylan isimli, 80 yaşındaki yurttaşımız şöyle anlatıyor. "1333(Hicri) yılında 15 kadar yerli aile peskeller (Yakıntaş) köyüne yerleştik. O zaman buralarda Rumlar oturuyorlardı. Bizi çekemediler. Köyden kovulmamız için türlü tertipler düzenlediler. Tarlada, bahçede, yolda gördüklerine hakaret ettiler, fırsat bulunca dövdüler, hatta işkence yaptılar. İlgili makamlara gidip, kendi suçlarını bize yükleyerek, (Türkler bizi dövüyor, hakaret ediyor) diye iftiralarda bulundular. Hatta işi daha da ileri götürerek o tarihlerde Samsun'da bulunan İngiliz işgal kuvvetleri komutanına bizi şikayet ettiler. Bunun üzerine İngiliz komutanı, köyümüze kendi askerlerinden müteşekkil bir müfreze gönderdi. Köye gelen İngiliz askerleri, türlü şekillerde kuvvet gösterisi yaparak, gözümüzü yıldırmak istedi.Biz, durumu daha sonra zamanın Bafra Kaymakamına ilettik. Köyümüze geldi, incelemelerde bulundu. Sonra da Ayazma (İkizpınar) köyüne yerleşmemiz kararlaştırıldı. Kendi vatan topraklarımız üzerinde sürgün ediliyorduk. Fakat içinde bulunduğumuz şartlar bizi çaresiz kılıyordu. Rıza göstererek Ayazma'ya gittik. Kısa zamanda oraya alışmış ve yerleşmiştik. Bir gece korkunç canhıraş feryatlarla uyandım. Pencereden dışarıya baktığım da köy, ateşler içindeydi. Bu arada bizim ahırda tutuşmuştu. Hemen koşup aşağıya indim. Ortalık ana-baba günü idi. Rum çeteleri ellerindeki silahlarla halka ateş ediyorlar, yanan paçavraları alevlerin içine, ahırlara, samanlıklara atıyorlardı. Gökyüzü çıkan yangınlarla kıp-kızıl olmuştu. Çoluk-çocuk, genç-ihtiyar demeden ateş ediyor, dipçikliyor, öldürüyorlar, yakıyor, yağmalıyorlardı. Aradan ne kadar zaman geçmişti hatırlamıyorum, yeni silah sesleriyle irkildik. Önce takviye, ediyorlar sandık. Ama öyle değilmiş. Bunlar, Gazibeyli ve Lenberli köylerinden vaziyetimizi kavrayıp, imdadımıza koşan Müslüman halktı. Onların geldiğini gören Rum çeteleri kaçmaya başladı. Ama saçı sakalı birbirine karışmış, gözü dönmüş bir eşkiyanın, canmavarın kaçarken on bir yaşlarında bir Türk çocuğunu nasıl kurşun sıkarak, onu hunharca katlettiğini hiçbir zaman unutmayacağım. O gece köye bağlı 7 mahallenin evlerinin büyük çoğunluğu yakılmış ve talan edilmişti." Rum çetelerinin yaptıkları sadece, Kadir Ceylan dedenin gözleri yaşlı vaziyette anlattığı bu olaydan mı ibaretti? Elbette ki hatır. Zira hafızalardan silinmeyen ama Türk kadının namusuna ne kadar düşkün olduğunu ispatlayan olaylarda vuku bulmuştu. Bunlardan bir tanesi o zamanlar Peskeller (Yakıntaş)) köyünde oturan Şerife isimli bir kadınımızın başına gelmişti. Olay şöyledir: Bafra merkezi ve çevresinden sorumlu Rum çeteleri reisi Antimoş, köyün kuzeyinde hayvanlarını otlatmakta olan Şerife'nin kaçmasına fırsat vermeden kıskıvrak yakalarlar. Hayvanlar yakalanır. Şerife direnmektedir. Çete reisinin amacı, hayvanların yanı sıra Şerife'yi de götürmek ve onu kirletmektir. Fakat Türk kızı sandıkları gibi korkak değildir. Kendisini tutan gözü dönmüşlerden birinin bıçağı kapar ve karşısında zevkten kıvranan Antimoş'un üzerine yürür. Durumunun nezaketini anlayan çete reisi, birden her zaman ki haline döner ve elindeki tüfeği genç kadına doğrultarak, bütün fişekleri vücuduna boşaltır. Talihsiz Şerife anında şehit olur.
1320 doğumlu Hacı Hüseyin Kurnaz isimli bir vatandaşımız, o tarihlerde yaşadığı bir olayı şöyle anlatıyor: "Andavallı'ya (Bakırpınarı) oduna gidiyorduk. Üç kişiyidik. Birden şiddetli bir tüfek ateşi ile karşılaştık. Hemen kendimizi yere attık. Aradan bir saniye geçmiştik ki, eli silahlı 5 kişi tepemize dikildi. Bizde silah olarak yanımdaki bıçaktan başka bir şey yoktu. İçlerinden birisi çete başı İstavria'ya götürüleceğimizi söyledi. Daha sonra kendi aralarında Rumca bir şeyler konuştular. Bir müddet tartışlar ve sonunda bizimle konuşan ilk Rum, bizi İstavria 'ya teslim etmekten vaz geçtiklerini, fakat üzerimizde ne var, ne yoksa hepsini alacaklarını söyledi. Bir ara gözü, ismi Şevki olan yanımdaki arkadaşın parmağındaki yüzüğe takıldı. Hoşuna gitmişti. Arkadaşın nişan halkası idi. İstedi. Arkadaş bir-iki kere çıkarmayı deniyormuş gibi yaptı ve çıkmadığını söyledi. Onun üzerine üçümüzü kıskıvrak bağladılar. Önce üzerimizde ne varsa elbiseye varana kadar aldılar. Sonra bizimle muhatap olan Rum, Şevki'nin yüzüklü parmağını tuttu. Pis, pis sırıtarak; - " Bu çıkmıyordu değil 'mi? Bak şimdi nasıl kolayca çıkacak " dedi. Demesiyle belindeki keskin bıçağı çekmesi ve bir hamlede arkadaşın parmağını kesmesi an meselesi oldu. Korkunç bir şeydi. Şevki'nin yüzü şiddetli acı ile buruşmuştu. Bir müddet teklemeyip, işkence yaptıktan sonra bizi o vaziyette bırakıp gittiler..."
Kurtuluş Savaşı sırasında doğu cephesinde Puslara karşı savaşmış İstiklal Savaşı gazisi Hacı Bayram Şenel isimli yurttaşımız da, Bafra'da başından geçen bir olayı şöyle anlatıyor: "İstiklal Savaşı'ndan çok önce idi. Henüz daha küçük idim. Amcamla komşu köye giderken Rumlar bizi köklük mevkiinde çevirdiler. Ellerinde zamanın en geliştirilmiş tüfekleri vardı. Bizde ise silah namına bir şey yoktu. Ellerimizi arkadan bağladılar. Ve tüfeklerini bize doğrulttular. Gözlerimi kapayıp, babamın öğrettiği kelime-i şahadeti getirmeye başladım ki, arka arkaya silahlar patladı. Vücudunda hiçbir acı hissetmiyordum. Gözlerimi açtım, birde ne göreyim? Rumlar kaçmıyorlar mı? Şaşırmıştım. Amcama baktım. Yan tarafı gösterdi. Eli silahlı bir kişi, kaçan Rumların arkasından hala ateş ediyordu. Bu Molla Ali idi. Akalan köyünden Molla Ali. Köyümüze gelirken bizi bu vaziyette görmüş, imdadımıza yetişmişti... Hemen ellerimizi çözdü. Fakat o anda kendisinin de sol göğüs tarafından yara aldığını fark ettik. Molla Ali yarasını hiç önemsemiyordu ama çok geçmeden yere düştü. Ve birkaç dakika sonra Allah'ın rahmetine kavuştu. Ruhu şad olsun..."
Muammerler (Kasnakçı mermerler) köyü de bir gece içinde yakılmış, yıkılmış, talan edilmiş ve 46 vatandaşımız şehit edilmişti. Etraftan yapılan baskıya daha fazla tahammül edemeyen köylüler, diğer köylere göç etmişlerdi. Halk elinde silahı, sabaha kadar malını, mülkünü, namusunu, canını muhafaza için nöbet tutuyordu. Papazların kışkırtmaları son hadde ulaşmıştı. Kiliseler ibadet yerleri olmaktan çoktan çıkmış, Türkleri imha için silahlanma, taktik, teşkilatlanma merkezleri olmuştu. Mavri Mira'nın yardımlarıyla emir ve direktifler hemen uygulanıyordu. Köylerde sık sık toplantılar yapan papazlar ve diğer Rum idareciler, her gittikleri yerlerde: -"Buralar bizim topraklarımızdır. Türkler buraları zorla gaspettiler. Onlara hayat hakkı tanımamalı, hepsini tek fertleri kalmayana kadar yoketmeliyiz. Pontus Devletini yeniden kurmalıyız." Gibi yalan, yanlış sözlerle halkı tahrik ediyorlardı. Bilhassa Ağcalan köyü papazı İlia, bir türlü Türk kanına doymak bilmiyordu. Yukarı köylerdeki bütün baskınların organizatörü o idi. Ama bilahare ilçede görevlendirilen Yüzbaşı Emin Efendi, bunu duymuş ve cezalandırmıştı. O tarihlerde Bafra'da Rumlara karşı direnme harekâtına girişen müfreze kumandanı Kocaman oğlu İsmail Bey'dir. Bu zat, Rum katliamlarının birçoğuna engel olmuştu. Çakıroğlu Dursun Ağa ve oğlu Rahmi Bey isimli kişilerde milisler oluşturmuştu. Mustafa Kemal'in 19 Mayıs 1919'da Samsun'da saçtığı fikirler yeşermeye başlamıştı. Çok geçmeden Rum eşkiyaları ve onları bilhassa maddi yönden besleyen Ermenilerle kıran kırana süren mücadele, infilak noktasına geldi. Memleketin her tarafında başlayan "varoluş-kavgası" bu ilkede de suratını arttırarak gelişti. Düşmanın elindeki zamanın en moderin ve teçhiç edilmiş silahlarına karşılık Türk'ün iman dolu göğsü, çelikleşmiş azmi vardı. Bu inanç, azim ve mücadele, ilçenin her tarafında tıpkı İzmir'in işgalini protesto mitinginde olduğu gibi bil-fiil kendini göstermeye başladı. Bafra'ya bağlı ve etraf köylerdeki direniş kahramanca olmuştu.
Mustafa Kemal Samsun'a çıktığında, O'nu gören ve fikirlerinden büyük heyecana kapılan Göltepeli bir vatansever, hemen Bafra-Kolay'a dönmüştü. Vatanperver genç, o zamanlar çevrenin en çok sözü dinlenen kişisi olan Hacı Hafız Mustafa Efendi ile görüştü. O'na Mustafa Kemal'in fikirlerini tek tek anlattı. Hacı Hafız Mustafa Efendi de etkilenmişti. Derhal haber salarak, Müslüman halkının evinde toplanılmasını istedi ve 8 Haziran 1919 günü arzulanan toplantı yapıldı. Hacı Hafız Mustafa Efendi Mustafa Kemal'i Fikir, düşünce ve emirlerini onlara da nakletti. İçinde bulunulan durumun değerlendirilmesi yapıldı. Neticede mücadele grupları oluşturulması karara bağlandı. Ana komite Hacı Hafız Mustafa Bey'in başkanlığında şu isimlerden oluşmuştur: Hacı Hatip Hüseyin Efendi, Kadon Dursun Efendi, Darboğazlı Muallim Ali Efendi, Hatip 'in Hüseyin Efendi Gadon Osman, Sadık Yılma, Zühtü Bey ve İbicioğullarından Hüseyin Bey. Bugün hala hayatta olan İbicioğullarından,
1897 doğumlu Hüseyin Tekin Efendi, o günlerle ilgili şunları anlatıyor: "Kolay'a bağlım Muruşo Tepe de bir Rum Kilisesi vardı. Orada papaz, Rumları kışkırtıyor, onlar da bize baskınlar yapıyor, saldırıyorlardı. Çok defasında mal ve can kaybına yol açıyorlardı. Bir gece de ırmağın karşı yakasındaki Düzköy'e saldırdılar. Baktık ki, bu durum böyle devam etmez. O tarihte Samsun'a çıkan fikirleri zaten hafız Mustafa Efendi başkanlığındaki gruplarda birleştik. O'nun emriyle köyümüzün etrafına istihkamlar kazdık. Kısa sürede Rumlarla kıyasıya mücadeleye girdik. Bu arada Hacı Hafız Efendi Mustafa Kemal'in yanına gidip O'nunla görüşmüş. Dönüşte elimizdeki mevcut bütün silahlarla beraber köy gençlerinin Mustafa Kemal'in ordusuna gönderdi. Tabii bende vardım. Yalnız Gitmeden önce Rumları büyük yenilgilere uğrattık, unutamayacakları dersler verdik."
Mütareke (Mondros) sonrasında Bafra ve çevresinde de Rum azınlık arasında kaynaşmalar başlamıştı. Ormanlık ve dağlık olan bu bölgenin, denizden irtibatının da kolay sağlanması önemini artırmıştır. Samsun-Bafra yolu da, Engiz mevkiindeki Rum çeteler tarafından konrolde tutuluyordu. Yol kesme ve soygun olayları sebebiyle ulaşım, ancak posta muhafızlığı yapan jandarmaların nezaretinde, peşlerinden gitmek suretiyle sağlanabiliyordu. Bafra'daki Rum çetelerinin faaliyetlerini, Nebiyan'da Alan Köyü'nde Nikol'un Anastas yönetiyordu. Anastas ise, Neiyan'ın çetebaşısı Ağaçalan Köyü'nden Anastas ile Kapıkaya Köyünden Taşçıoğlu Sava'ya bağlıydı. (1) Nebiyan Dağı, çetelerin barınağı olduğundan burada yüzlerce Rum eşkiyası vardı.(2) Bunlar umumiyetle müslüman köylere tecavüz etmekle beraber, zaman zaman Rum köylerine de saldırarak ölüm ve gasba sebebiyet verirlerdi. Bu mıntıkada bulunan 11 Rum köyünde 1012 hane ve 6228 nüfus vardı. Yaklaşık 1500 silâhlı çıkarabiliyorlardı. Seferberlik çağrısına uymayıp kendilerine katılan Rum'larla miktarları daha artmıştı. Bafra'da askerlik çağrısına uymıyan Bağcunun Çamuşun oğlu Yordan, Sinasın Yordan, Cicioğlu Yuvan'ın kardeşi Lefter, Yüksek Gazino müsterici Aleko'nun kardeşi Sokrat, Garibin Aleko, Mumcu Vasiloğullarından Pandeloğlu Dimit, Pasalıoğlu Yuvani, İshaklı Mahallesi'nden Eyaneş, Karadağoğullarından Gavriloğlu Dimitri ve Pademlioğlu Plâdon Nebiyan eşkiyasına katılmışlardı. (3) Herbirinin mevcudu 180-200 kişi civarında olan bu çeteler Tâkip Müfrezeleri'yle ve jandarma yaptıkları çarpışmalarda büyük zaiyat verdiriyorlardı. Düzenli asker gibi emir, komuta içinde hareket ediyorlar, Yunan subaylarınca yönetiliyorlardı.(4) Tenkil edilen eşkiyanın üzerinden Yunan üniforması ve teçhizatı çıkmaktaydı.
Nebiyan Dağı'nda faaliyetleri bilinen belli başlı Rum çeteleri ise şunlardı:(5)
Samsun'un Taflan Köyü'nden Lefter çetesi, Kurugökçe Köyü'nden Andon çetesi, Eğribel-Köyü'nden Anastas ve dayısı Anastas, Benlik Köyü'nden Sarı İstil, Kirazlı Köyü'nden Taşçıoğlu Kara sava çeteleri... Bafra'nın Kültük Köyü'nden İstavri çetesi, Yayla Köyü'nden Kel Sava çetesi... Havza'nın Koçidağı Köyü'nden Piç Vasil çetesi, Elmalıca Köyü'nden Eleni Çavuş Çetesi... Alaçam nahiyesinin Kapıkaya Köyü'nden Kavaklıoğlu Yunan ve yeğeni Todoroğlu Agabiyos çetesi, Kürdünoğlu simyon çetesi.... Ayrıca adlarıyla anılan pekçok Rum çetesi de vardı. Bu çetelerin bölgedeki ilk olayı Kasnakçı mermer Köyü'nden yakaladıkları 2 Tük'ü sırt sırta bağlayıp, diri diri yakarak öldürmek olmuştur. Daha sonra bir jandarma, bir er ve tarlada çalışmakta olan bir çiftçi öldürülmüştür. (6)
Kapıkaya ve Asar köyleri çarpışmalarında ise, Rum çeteler, Türk kuvvetlerine oldukça kayıp verdirebilmişlerdir; Asar Köyü mağaralarına sıkıştırılan çeteler imha edilememiş, geceden istifade ederek kaçmışlardır. Bu çatışmada 15 yaralı, 20 şehid verilmişti.(7) Nebiyan çetelerinden en çok zarar gören köylerden Ayazma köylüleri, Rum eşkiya ile mütareke yapmayı denemişse de bir sonuç alamamıştı. Düzköy'lüler ise, topluca köylerini terkederek Bafra'ya gelmişlerdi. Kaymakam ve Jandarma'nın tenbihi üzerine tekrar köylerine dönmüşlerse de, Rum çetelerinin tecavüzüne uğramaları ve köylerinin yakılması üzerine, Kızılırmağın öbür yakasındaki Kolay Köyü'ne sığınmak zorunda kalmışlardır. Eşkiya tâkibine, Alaçam ve Bafra bölüğünden gelen jandarmalara halktan katılan olduysa da, bir netice elde edilememiştir.(8) Nebiyan Rum eşkiyasının en büyük katliâmı Çağşur ve Kuşça köyü baskınlarıdır. 5 Kasım 1916'da meydana gelen bu olaylar kalabalık Rumçetelerinin ilk toplu katliâmıdır. (9) Çağşur Köyü, Nebiyan'daki Rum köyleri arasında kalmış, 150 haneli bir Türk köyü idi. Rum çeteleri aynı gün bu köyü ve Kuşça Köyü'nü basarak tamamen yaktılar ve halkının katlettiler. Toplam ölü miktarı 367 olup, ancak o anda köyde bulunmayanlar kurtulabilmişlerdi.
Nebiyan Dağı'nın güneyinde bulunan 13 Türk köyüne ise çeteler fazla zarar verememişlerdi. Bu köylerde 998 hane ve 6000'e yakın nüfus bulunuyordu. Fakat çetelerin tecavüzünden kurtulamıyan Çağşur,Kuşça, Kocahüseyinderesi, Melikalan, Türkmenler, Konakçımermer, Konukyas, Karacayörük, Alaylı, Üçpınar, Kıran köyleri tamamen Düzköy, Ağılan, Güzalan, Gökalan, Yeğinalan, Kırvanlık, Eğdir, Ledros, Lengerli, Boyalı. Çinili, Terzili, Köseli köyleri de kısmen yakılarak tahrip olmuşlardır.(10)
Temmuz 1914-Aralık 1920 tarihleri arasında Nebiyan Rum eşkiyası 110 hadisenin faili olmuşlardır. Bafra Adliye kayıtlarına (*) intikal eden olayların tasnifinden 37 şekavet 21 şakiye yataklık, 6 yol kesme, 13 yaralama, 7 hırsızlık, 25 gasb, 1 para için adam kaçırma olayları görülmektedir, Tamamen tespit edilememekle beraber Nebiyan eşkiyasının yaptığı katliam sayısı Çağşur ve Kuşça cinayetleri, Bafra civarı çetelerinin vukuatı dikkate alınarak 534'ü bulmaktadır. (11) Jandarma tâkibinde kalıp, Adliye kayıtlarına geçmeyen 97 olayda ise, 33 cinayet, 8 yaralama, 4 yangın ve yağma, 48 gasb, 2 yol kesme, 1 asarak idam ve 1 ırza geçme görülmektedir.(12) Haziran 1922'ye kadar çetelerin yaptıkları toplu baskın, yangın ve cinayetlerde halktan 50 kişi öldürülmüş, 13 kişi yaralanmış, tespit edilebilen 450 sığır, koyun, yük hayvanı, miktarı belirlenemiyen zahire gasbedilmişti. Ayrıca 52 ev, 4 samanlık, 6 ambar, 36 muhtelif bina yakılarak tahrib edilmiş, 2 ırza geçme olayı vukubulmuştur.(13)
(*) Dr. Nuri YAZICI, Milli Mücadelede
(Canik Sancağı'nda
Pontuscu Faaliyetler 1918-1922); S.51-54
(1) Tayyar Anakök, Alaçam Tarihi, s: 26
(2) Pontos Mes'elesi, S: 10-26
(3) a.g.e., s:55
(4) TBMM Zabıt Ceridesi XV, s: 241
(5) Pontos Mes'elesi, s: 6
(6) a.g.e., s: 3
(7) Tayyar Anakök, a.g.e., s:17-18
(8) a.g.e., s: 17
(9) Pontos Mes'elesi, s: 16-18
(10) a.g.e., s: 7, 50 TİH VI, s: 141
(11) Pontos Mes'elesi, s: 5, 10-26
(12) a.g.e., s: 28-47
(13) a.g.e., s, 146-159
www.bafrakoyleri.tr.gg
BAFRANIN SİTESİ BAFRALININ SESİ